Bu sene de 8 Mart’ta toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak, şiddete, savaşa ve doğanın sömürüsüne son vermek için taleplerimizi dillendirmeye, özgürlüğümüze giden yolda karşımıza çıkarılan engellere isyanımızı haykırmaya sokaklara dökülüyoruz!
Bugün, uzun yıllar otoritelerini sağlamlaştırmak üzere giderek hırslanan, muhafazakar eril siyasetin çıkardığı savaşlar sonucu kadınlar, çocuklar, LGBTİ+lar, hayatlarını kaybediyor; savaştan kaçmayı başarabilen ‘şanslı’ kesim evlerini terk edip zorla göç ettiriliyorlar. Ortadoğu, Afrika, Kafkaslar ve dünyanın pek çok yerinde süregiden savaşlar nedeniyle göç etmek zorunda kalan kadınların, çocukların ve LGBTİ+ların, cinsel saldırılar ve ekonomik şiddet başta olmak üzere yaşadıkları her türlü şiddet savaşlarda katbekat artarken, Ukrayna’ya da korkunç bir saldırı başladı.
Nükleer silahlardan oyuncak gibi söz edilen bu savaştan güç kazanmayı uman Putin ve oligarklar, henüz Covid-19 krizinin yarattığı ekonomik ve psikolojik yaraları sarmaya çalışan Ukrayna ve Rusya halklarını hiçe sayarken, yokluk ve yoksulluğu derinleştiriyor, barış pankartları taşıyan çocuk, kadın ve LGBTİ+ları tutuklayarak insan haklarını ihlal ediyor.
İnsanlar dahil doğaya dair her şeyi kaynak olarak gören ve sömüren ataerkil neoliberal ekonomiler ve otoriter rejimler, sebep oldukları ekonomik, ekolojik ve politik krizlerin bedelini de bizlere ödetmeye çalışıyorlar. Ekonomik krizlerle imtiyazları, iş ve ücret güvenceleri sarsılan toplumda, çalışan ve haklarını talep eden biz kadınlar, LGBTİ+lar ve göçmenler düşmanlaştırılarak hedef gösteriliyoruz.
Ülkemizde tek kalemle feshedilen İstanbul Sözleşmesi, dünyadaki diğer otoriter rejimler tarafından da reddediliyor; nafaka bahanesiyle medeni yasa parça parça yok edilmeye çalışılarak heteronormatif aile düzenine sıkışmamız, cinsel yönelim ve kimliklerimizden vazgeçmemiz, özgürlük alanlarımızın daraltılmasına razı gelmemiz isteniyor; kazanılmış haklarımızdan ve taleplerimizden feragat etmemiz, evlere hapsolarak ücretsiz emeğimizi bu düzenin devamını sağlamak üzere karşılıksız feda etmemiz, daha çok doğurarak, daha çok ‘harcanabilir’ beden üretmemiz bekleniyor. Bu kısıtlayıcı politikalar yetmezmiş gibi, eve hapsedilmiş, çalışamayan kadınların çaresiz kalmalarına, şiddet dolu evliliklerinde sıkışmalarına sebep olacak, zaten yetersiz olan nafaka hakkı dahil tüm var olma koşulları ellerinden alınmaya çalışılıyor.
Kaz çıkar politikaları ile dünyayı delik deşik eden; kadınları, çocukları, LGBTİ+ları ve toplumun ‘güç kullanmayı reddeden’ tüm kesimlerini sömüren; iklim krizinin, ekolojik, ekonomik, politik krizlerinin sebebi ve sorumlusu ataerkil baskıcı devlet rejimleri, sömürgeci ekonomiler ve petrol üzerine kurulu dev şirketler biliyorlar ki insanlığa, özgürlüğe ve doğaya karşı başlattıkları savaşta, karşılarında hep bizleri, kadınları ve LGBTİ+ları bulacaklar.
Ülkemizde Erdoğan’a, Rusya’da Putin’e, Brezilya’da Bolsanaro’ya, Polonya’da Duda’ya, Macaristan’da Orban’a ve dünyada giderek artan tüm otoriteryen politikacıların korkunç savaşlarına karşı barışı dillendirmeye, Ukrayna’da yerinden ettirilen ve savaşın tüm zorluklarını göğüslemek zorunda kalan kadınlar ve LGBTİ+lar ile dayanışmaya, toprağın, suyun ve tüm canlıların haklarını savunmaya, ormanların ve dağların koruyucusu olmaya, özgürlük alanlarımızı genişletmeye, kazanılmış haklarımızı korumaya ve çoğaltmaya, bedenlerimizi ve dünyayı renklendirmeye devam edeceğiz.
Silik birer hayalete dönüşmeyeceğiz! Tüm canlılığımızla okullarda, üniversitelerde, devlet dairelerinde, özel şirketlerde, sokaklarda caddelerde, kod yazarken, ameliyat yaparken, makine üretirken, dalış yaparken, futbol oynarken, zeytin toplarken, toprak ekerken, şarkı yazıp türkü çığırırken dünyayı yerinden oynatıyoruz! Kurulu ataerkil düzen eril siyasetçilerin ellerinden kayarken tutunacak tek şeylerinin savaş olduğunu biliyor ve bu çaresizliğe yeşil ve mor politikalarımızı merhem etmek için meydanları dolduruyoruz.
Bizler, yaka yaka bitiremediğiniz cadılarız!
Ana Sayfa Basın Bültenleri Yeşiller Partisi Kadın ve LGBTİ+ Meclisi: ‘Yeşil ve mor politikalarımızla dünyayı yerinden...