Tüm televizyon kanallarında ve sosyal medyada konuşulan gündem bize gösteriyor ki siyaset sembollerin arkasına saklanmaya çalışılıyor. Oysa ülkenin çok daha yakıcı gündemleri var: Depremlerin ardından yaraların sarılamaması; enkaz yığınlarının mera, orman ve sulak alanlara, zeytinliklere boşaltılarak toprak, hava ve suyun kurşun, asbest ve radon gibi kimyasallarla kirletilmesi ve geri dönülmesi neredeyse imkansız bir ekolojik yıkım gerçekleşmesi; yeniden inşa için tarım alanlarının göz göre göre yok edilmesi; ormanlık arazileri imara açan KHK’lar ve düzenlemelerin çıkarılması; Phaselis Antik Kenti’nde arkeolojik sit ve ormanlık alana beton dökülmesi; madenlere karşı verilen mücadeleler; işçilerin hak mücadeleleri; kadınların 6284 numaralı kanunun korunması ve İstanbul Sözleşmesi’ne dönülmesi için yürüttükleri kampanyalar…
Ülkenin neresine gözümüzü çevirsek bir sorunlar yumağı ile karşılaşırken ve bu sorunların bir bölümü 14 Mayıs’ın öncesinde, hemen şu anda canımızı yakıyorken; 14 Mayıs’ı dönülecek sihirli bir köşe olarak bekleyenler iktidar ve medyası tarafından bir tuzağa çekiliyor. Yaratılmak istenen ve çıkarılacak sesle sorunların üstünü kapatmaya yeter sanılan seccade krizi tam olarak bu krizin şekil bulmuş halidir.
Bütün gücüyle tüm muhalefeti, gelecek nesillerin haklarını gözeten ve koruyan bir zeminde, insan ve doğayı birbirinden ayırmadan, hak temelli politikalar üretmek, hak ihlallerine karşı mücadele etmek üzere işbirliğine davet ediyoruz.
Biz halk olarak sorunlarımızı 14 Mayıs’ın öncesinde ve sonrasında çözüme kavuşturmak isterken dini duyguları istismar ederek sorunların bir seccade ile örtülmeye çalışılmasına karşı çıkıyoruz. İktidarın tuzaklarından ancak böyle kurtulabilir, geleceğe dair umutlu bir hikayeyi bu yolla kurgulayabiliriz.